Karadeniz’de Mutlaka Görmeniz Gereken 5 Yer

Homeros’un destanlarında Aycelos olarak bahsettiği, mavinin ve yeşilin buluştuğu koylardan biri olan Gideros, belki de Batı Karadeniz’in en güzel koyu. Cide’ye 11 kilometre uzaklıkta olan bu koy, sizlere Ege koylarını hatırlatsa da, Ege’den daha hırçın bir denizin sizi karşıladığını belirtmemiz mümkün. Bir hafta sonunuzu Cide’ye giderek yalnızca Gideros’ta değil, aynı zamanda Cide’de gezilebilecek pek çok yerde geçirebilirsiniz.

Doğa harikaları ile yeşiller içinde bir bölge olan Cide, İlgarini Mağarası ile son dönemde özellikle tarih severlerin popüler yerlerinden biri olmayı başardı. 858 Metrelik uzunluğu, 250 metrelik bir derinliği olan bu mağara, erken Roma döneminden ve Bizans döneminden pek çok eser içeriyor. Hem kafa dinlemek hem de bir tarih gezintisi yapmak, keşfetmek adına tavsiyemiz Karadeniz’de mutlaka Cide’ye ve Gideros Koyu’na gitmeniz yönünde. Son olarak, burada Katmer yemeden ayrılmamanız öneriliyor, bizim de tavsiyemizdir!

Kristal Teras ya da Cam Teras adı ile ünlenmiş, Safranbolu’nun en güzel yerlerinden biri var sırada. Dağın tepesinden bir manzarayı izlemek, hem adrenalin dolu hem de oldukça güzel bir deneyim olarak bilinir, peki bunu cam bir terasta yaptığınızı düşünseniz? Devasa bir dağın tepesinde inşa edilen cam teras, 80 metre yüksekliğe inşa edilmiş ve 75 tona kadar ağırlığı rahatlıkla taşıyabiliyor.

Genelde 30 kişilik gruplar halinde girilebilen Kristal Teras’ın benzerleri, yurtdışında çok fazla var ancak Türkiye’de böyle bir girişimin olması, hem yabancı turistlerin ilgisini hem de yerli gezginlerin ilgisini buraya çekiyor. Kanyonda yürüyüş yapabileceğiniz, içeceklerinizi yudumlayabileceğiniz pek çok alanı bulunan Kristal Teras, hem temiz havası hem de ihtişamlı bir gösteriyi gözlerinizle izlemeniz için ideal bir mekan. Kış aylarında da ziyarete açık olan Kristal Teras’ı dört mevsim ziyaret edebilmeniz mümkün. Ayrıca, Osmanlı Mimarisi’nin Beşiği Safranbolu Konakları başlıklı yazımızı okuyarak bölge hakkında daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz. 

Rize, Çamlıhemşin bölgesinin 15 kilometre güneyinde yer alan Zil Kalesi, Karadeniz’e giderseniz mutlaka yolunuzun düşmesi gereken mekanlardan bir diğeri olarak bilinmektedir. Dış surlar, orta surlar ve iç surlardan oluşan bu kale, Fırtına Deresi’nin Batı yamaçları üzerine kurulmuş.

Dış kale kısmına patikalı bir yoldan yürüyerek rahatlıkla ulaşabileceğiniz bu kale, dört katlı ve her katında ayrı bir güzellik, ayrı bir mimari detay mevcut. Hem kiriş delikleri hem de izlerden anlayabileceğimiz kadarıyla, burası bir zamanlar kervan yolu üzerindeki güvenliği sağlamak adına inşa edilmiş ve Osmanlı döneminde de kullanılmaya devam etmiş.

Ziyaretçiler, hem içerideki otantik deneyimden hem de kale çevresindeki doğayı tanımaktan oldukça hoşnutlar. Sizin de yolunuz Zil Kalesi’ne düşerse, sadece kaleyi gözlemlemekle kalmayıp, olabildiğince etrafındaki doğada ve orman içerisinde de bolca yürüyüş yapmanızı tavsiye ediyoruz. Ek olarak, bir rehber eşliğinde Zil Kalesi’ne gitmeniz, pek çok şeyi anlamanızı kolaylaştırabilir!

Burası, Doğu Karadeniz’de insanların da yaşayabildiği tek ada olarak biliniyor ve hem mitolojik efsanesi gereği hem de doğası sebebiyle çok fazla ilgi görüyor! İçerisindeki tarihi kalıntıları ile özellikle tarih severlerin ilgisini çekebilecek bir ada olan Giresun Adası’nda, keşfedebileceğiniz çok şey var.

Rivayet odur ki, bu adada bir zamanlar Amazon kadınları yaşarmış ve bir diğer rivayete göre Herkül, Altın Post’u aramak için bu adaya gelmiş. Bizans mezarları, manastır harabeleri, şapeller, tarihi surlar ve daha pek çok eseri ile Giresun Adası, bir süredir arkeologlar tarafından da inceleme altına alınmış bölgelerden bir tanesi.

Karadeniz’de yaşam alanı bulunan tek ada olarak nam salmış ve tertemiz havası ile günübirlik bir gezintiye çıkıp bolca keşif yapabileceğiniz Giresun Adası’na dönem dönem turların düzenlendiği biliniyor. Dilerseniz rehber eşliğinde, dilerseniz tek başınıza bu adaya gidebilir, muhteşem bir tarih yolculuğuna çıkabilir ve dönemi iliklerinizde hissedebilirsiniz. Ek olarak, buradaki ormanlar pek çok çeşitten kuşa da ev sahipliği yapıyor ve yetkililer, bu kuş türlerini olabildiğince korumaya özen gösteriyorlar!

Bir Trabzon gezisine çıktıysanız, Çal Mağarası’nı görmeden kesinlikle dönmeyin. Hem dışındaki şelale ve yeşil alanlar hem de mağara içindeki pek çok detayla unutamayacağınız bir keşif olacak Çal Mağarası, dünyanın en uzun ikinci mağarası olarak bilinmekte.

Yol üzerinde piknik yapabileceğiniz pek çok alanın da bulunduğu Çal Mağarası içerisinde ulaşılabilir alan 8 kilometreye çıkarıldı. İçerisinde sarkıt ve dikitlerden oluşan şekilleri, dereleri, şelale ve göletleri bulunan mağara; resmen bir saklı cennet.

Giriş kısmı oldukça geniş olan Çal’da, 200 metre sonrasında yol ayrımı ile karşılaşıyorsunuz. Solda 150, sağ tarafta ise 400 metrelik ahşap bir yürüme yolu sizleri karşılıyor. İki ayrımda da muhteşem detaylar mevcut. Tavsiyemiz, bir rehber eşliğinde Çal Mağarası’nı bol bol gezmeniz yönünde. Son yıllarda popülerleşen bu mağaraya özellikle yurt dışından yoğun bir talep mevcut. Trabzon’a yolunuz düşerse, Çal’ı görmeden kesinlikle şehirden ayrılmayın!

Ayrıca, Karadeniz’e özel bir ilginiz varsa, Karadeniz’e Açılan Doğa Harikası: İğneada yazımızı mutlaka okumanızı tavsiye ediyoruz. Farklı konu başlıklarında görüşmek üzere…